Angara’nın Dışı

Angara'nın DışıBu ay Angara’nın dışına gidiyoruz seyahatimizde. Yani diyeceksiniz ki güzelim Ankara, üstelikte başkentimize bu çocuğun yakıştırdığı bu tasvir de ne? Ne bileyim, gülmek iyi gelir diyor sağlığa. Biz de aramızda bir eğlence yaptık bu sözcüğü, motive de etti bizi. :)

Gördük Angara’nın dışını. Türlü türlü amaçlar söz konusu gezmek için.
Örneğin, ilki oluşturduğum mutluluk projesi anayasasına dayanıyor;
“Her ay en az bir defa şehir dışına seyahat yaparım”
Bir de anayasamızın ilişkili maddeleri var gezmeyi zorunlu kılan;
“Her ay en az bir seyahat yazımı sevdiklerimle paylaşırım.”
“EnginDergi’ye her ayın 13’üne kadar yazımı gönderirim.”

Angara'nın Dışıİşte görüyorsunuz ya, bir taşla 3 kuş vurmak diye buna denir! Tabii buna sabahın 5:30’unda kalkıp bu yazıyı yazmayı da eklersek. Kendimi bildim bileli böyleyim, okula gidiyorsam okuldan önce, işe gidiyorsam da işten önce evden çıkmadan, benim ifademle daha bir şehrin insanları uyurken ben bir şeyleri yapmayı severim. Müzik dinlerim, dans ederim, kitap okurum, bir önceki gün sevdiklerime gönderdiğim e-postalardan gelen sürpriz yanıtlara bakarım. Günün en güzel saatinde yazıyorum size, dolaylı olarak sizi sevdiğim anlamına da geliyor bu ve bunun için kendinizi şanslı kabul edebilirsiniz, yazıma en azından şöyle bir göz gezdirdiğiniz için de. :)

Angara'nın DışıKıssa’dan hisse gelelim Angara’mızdan kısa notlara;

Hacettepe Üniversitesi’nden yukarı tırmanıp İbn-i Sina Hastanesi’nden aşağı sarkılınca Etnografya Müzesi ve Devlet Resim ve Heykel Müzesi’ne varıyoruz. Resim müzesine giriş ücretsiz, bir de harika bir kitapçık ve sergiyle ilgili çok hoş bir çanta veriyorlar üstüne. Biz gidip gezelim görelim diye gençlik, (pardon abi ya biz öğrenciyiz üstüne çantada para da var mı? :)).

Şans bu ya bir medeniyet gezgini, Evliya Çelebi’nin 400. doğum yılına adanmış sergimiz.

“UNESCO, 2011 yılını ‘Doğumunun 400. yılında Evliya Çelebi Yılı’ ilan etti. Osmanlı Devleti’nin hudutları dahilindeki yerleri ve çevre bölgeleri bizzat gezip görerek tanıtmakla kalmayıp aynı zamanda bize dünya seyahat edebiyatının şaheserlerinden birini de armağan eden Evliya Çelebi, bizim kültürümüzün en önemli kişilerinden biri olduğu kadar, eşsiz üslubu ile bizi adeta hayallerin ötesine bir gezintiye götüren, on yedinci yüzyılın önde gelen kültür adamlarından biridir.” (Ne güzel ifade etmişler, bana gerek kalmadı ellerine sağlık.)

Angara'nın DışıHemen bitişiğinde Ankara Etnografya Müzesi’ne geçiyoruz. Müze de tarihimizi, kültür ve geleneklerimizi yansıtan objelerle donatılmış; Kıyafet Salonu-Kına Gecesi Vitrini, Dokuma Salonu, Çanakkale Seramikleri ve Silah Seksiyonundan Görünüm, Sünnet Odası, tahtlar, şerbet kazanına kadar… :)

Angara'nın DışıModernlik en temel ilkemiz olmalı, ancak modern bir şekilde geleneklerimizi yeni nesillere birer miras olarak bırakabilmeli ve yaşatmalıyız kanısındayım. Bu eserlere baktığımda o kadar özel olduklarını anlıyorum ki. Naçizane, zengin bir ülke olduğunda, evler, arabalar, yollar muntazam olduğunda seni farklı kılacak ya da parayla satın alamayacağın en önemli miras kültürümüz oluyor. Kanada ve Amerika’da geçirdiğim süre içinde bunu açıkça fark ettim.

Angara'nın DışıMüzenin en anlamlı yerine gelince;
Atatürk’ün naaşı, 1953’te nakledilene kadar burada kalmıştır. Bu kısım halen Atatürk’ün anısına hürmeten sembolik bir kabir şeklinde korunmaktadır. Üzeride beyaz mermere yazılmış şu kitabe bulunmaktadır: “Burası 10.11.1938’de sonsuzluğa ulaşan Atatürk’ün 21.11.1938’den 10.11.1953’e kadar yattığı yerdir.”

15 yıl süreyle Etnografya Müzesi Anıtkabir işlevi görmüş. Devlet başkanlarının, elçilerin, yabancı heyetlerin ve halkın ziyaret yeri olmuş. Gelenekler dedik de; Kütahyalılara özgü “Yâren” denen bir geleneğin varlığını öğrendim. Aramızda Kütahyalı yazar var diye de hatırlıyorum, onlar yazmazsa yakında ben yazacağım yâreni…

Angara'nın DışıMüzeden Hamamönü’ne doğru yürüdük. Burada eski Ankara evlerinin benzerlerini görebilirsiniz. Çok sayıda restoran yapıp olayı fazlasıyla ticarileştirdiklerinden benim pek hoşuma gitmedi. Buna rağmen bölgedeki sanat atölyelerinin bulunduğu yer çok hoşuma gitti. Görsel Sanatlar Atölyesi’ne gitmenizi öneririm.

Gelelim Ankara Kalesi’ni de içinde barındıran Çengelhan semtine. Bu sefer kaleye tırmanmadık fazlasıyla yorulmuştuk. Ben de ikinci kez Rahmi Koç Müzesi’ne gitme şansına eriştim. Müzeyi anlatmıyorum sitesinden inceleyebilirsiniz; rmk-muesum.org.tr

Angara'nın DışıKızılay’da Karanfil Sokak’ı bulup Leman Kafe’ye oturacağız derken, baya bir yol teptik. Ne kadar karışık geldi Ankara’nın merkezi. Aklınızda bulunsun en kestirme yol, yer altında metro içerisinde ilerleyerek gideceğiniz yerlerin çıkışlarını bulmak. Son durak Anıtkabir. Derman yok ama Ata’yı ziyaret etmeden olmaz!

Herhalde Anıtkabir’i 3. ziyaretim. Daha birçok kez gidip okumak istediğim yazılar var burada. Özellikle Kurtuluş Savaşı’nın canlandırıldığı bölüm, yakın tarihimizle ilişkin bilgiler ve tabloların yer aldığı bölüm. Bu tablolar Kurtuluş Savaşı’na halkımızın canla başla birbirine kenetlenip gösterdiği mücadeleyi sergiliyor adeta. Zihnimden çıkaramadığım bir tablo Yunanlılar’ın işgal zamanında sivil halkımızı kılıçtan geçirdiği, kadınlarımıza tecavüz ettiği bir canlandırma. Irkçı değilim, savaşı sevmem. Ama tarihte bir daha böyle şeyleri yaşamamak ve başkalarına da yaşatmamak için iyi bir ders teşkil ediyor gibi.

Angara'nın DışıEn sevdiğim tablolar. Atatürk portreleri, hele bir tanesi var ki… Bu porteye nereden bakarsanız bakın, Atatürk’ün gözleriyle size bakıyor hissi uyandırıyor. Adeta bir şaheser.

“Bir gün Anıtkabir’deyim. Rehberin anlattıklarını dinleyebilmek için ilkokul öğrencilerinin olduğu bir gruba çaktırmadan katıldım. Çocuklara şöyle diyorlar; şimdi herkes Atatürk’ün gözlerine baksın, eğer Atatürk de size bakıyorsa, bu sizde bir ışık gördüğünü, akıllı birer çocuk olduğunuzu, size güvendiğini ve ülkemize sizlere emanet edebileceğini gösterir. Ve sorar, şimdi kimler görebiliyor diye? Tüm çocuklar o cıvıltılı sesleriyle; öğretmenim ben gördüm ben gördüm bana bakıyor diye birbiriyle yarışır sevinçle. Atalarının onlara güvendiği gibi onlarla da ona olan sevgiyle büyür.”

Angara'nın DışıBen bakıyorum Atam ve o ışık hiç sönmedi, gözlerinin içine bakmaya devam edeceğiz ve yeni gençlerin bakması için elimden geleni ardıma koymayacağım, için rahat olsun.

Bu ülke, dünya, doğa ve birey olarak bahşedilen hayat, hepsi biz canlılar için. Unutmayın ki biz sahip çıkmazsak birileri mutlaka sahip çıkacak birileri mutlaka çıkar.

Mart ayına gelince bekle bizi İstanbul… Şurada bir yerlerde Hazerfan Ahmet Çelebi’den kalma kanatlar olacaktı, neyse sonra bakarım. Ben bir işe gideyim bari. Ne de olsa “İşimiz gücümüz İzmir” :)

Aykırı bir seyahat anı yazısı oldu sanırsam, mutlu ve sevgiyle kalın efem.

Bora Eke

Not: Ankara Etnografya Müzesi’ni gezip biletinin üstüne “boraeke.com’la kültür serüvenine devam” yazıp imzalayıp, bana bileti ya da fotoğrafını ulaştıran ilk beş kişinin bilet bedelini karşılayabilirim. İlgilenenlere. Bu arada heykel müzesi tadilattaydı belki içinizden biri gezip bahsederse de seviniriz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

EnginDergi Enginer Dijital Hizmetler | Tüm Hakları Saklıdır. © 2008 - 2024