Benmerkezcilerin Yakışı/Yanışı

Benmerkezcilerin Yakışı/Yanışı

Toroman

Geçenlerde Beşiktaş sahilinde kediler arasında pek popüler bir balıkçı barınağına gittim. Balıkçılar, işlerine yaramayan balıkları bizim tarafa fırlatıyor, biz kedilere güzel bir ziyafet çekiyor. Gariptir, bunca balık olmasına rağmen, başta Toraman, birkaç kedi, yiyebilecekleri kadar balıkla yetinmiyor, gelen tüm balıkları kendi önüne topluyor. Cılız 2-3 kedi ve birkaç yavru da hüzünlü bakışlarla avcunu yalıyor.

Kaşımı çatıp, gittim yanlarına… Umurlarında değil. Bir yandan göbek şişiriyor, diğer yandan acayip bir konuda sohbet ediyorlar. Yok efendim, bu balıklar, balık atan insanlar ve tüm doğa kendileri için yaratılmış. Evrende ne varsa her şey onların hakkıymış. En nazik, en akıllı, en bilgili, en üstün bunlarmış. Hiç kimse daha iyisini bilmez, yapamazmış. Kendileri dışındaki her kedi, ya aptal, ya zayıf, ya kalleş ya da yalancıymış.

Durumu anlayınca, bulaşmadım, uzaklaştım oradan. Fakat bu halleri beynimi içten içe kemirmeye devam etti. İnsanlar bizden daha zekiydi, bu acınası durumun üstesinden gelebilmiş miydi? Daldım aralarına araştırdım; bakın nelerle karşılaştım.

Benmerkezcilerin Yakışı/YanışıKıbrıs’ta bir otel… İçeri girince resepsiyondaki görevli el ediyor, “Siz yokken telefon gelmişidir.” Peki, kim aradı, diye sorunca, “Söylememişidir naapan? Fakat Kıprıslı değilidir, şivesi bozukidir.” Böylece Türkiye’den aradıklarını anlıyorsunuz. Şimdi bu görevli, doğru Türkçe olarak kendininkini kabul ediyor. Ona göre Türkiyelilerin şivesi bozuk. Çünkü evrenin merkezine kendisini yerleştiriyor ve oradaki her şeyi tek gerçek olarak kabul ediyor.

Kanallar arasında gezerken Azerbeycan televizyonuna rastlayan Türkiyeli bir genç, gülmekten kırılıyor. Çünkü Azerilerin Türkçesi ona komik geliyor. Tabii bu sırada kendi Türkçesinin tarih boyunca önce Arapça ve Farsça, sonra İtalyanca ve Fransızca daha sonra da İngilizce etkisi altında kaldığını unutuyor. İstanbul Türkçesini bozulmamış, Azeri Türkçesini komik sanıyor. Hatta Azerbaycanlıların konuştuğuna Türkçe de demeyip Azerice diyecek kadar ileri gidebiliyor… Yine evrenin merkezine kendini koymaktan.

Benmerkezcilerin Yakışı/YanışıElbette, benmerkezci (egosantrik) düşünmenin görsel anlamda da en güzel örneği, insanoğlunun binyıllar boyunca Güneşin Dünya etrafında döndüğüne inanması. Daha geniş kapsamlı düşünüp, kendilerine önceden çizilmiş sınırları aşmayı başaran birkaç kişi bunun tersini söylediğinde ise aforoz edilmekle tehdit edilmişti.

Bugün de aynı şekilde pek çok kişi, her şeyin kendi çevresinde döndüğünü düşünüyor. Bunu dile getirmese, bilinçli olarak idrak etmese de gezegen üzerindeki en önemli şey olarak kendini görüyor. Bunu yolda yürürken, otomobillerin park ettiği yerlere bakarken, sürücülerin davranış şekillerini incelerken, iletişim kurarken, hatta insanların araba kornasına basışlarına ve tuvalet kullanma biçimlerine bakarken bile fark ediyoruz. Her şeyi istiyor, zorunlu olmadıkça hiçbir şeye katkıda bulunmaya yanaşmıyorlar.

Benmerkezcilerin Yakışı/YanışıBenmerkezciliğin en önemli üç sebebi bence empati (kendini başkalarının yerine koyabilme yeteneği) yoksunluğu, cahillik ve bencillik. Benmerkezci, dar görür, dar bakar. Duyularını ve beynini uzakları görmek için değil, burnunun ucuna bakmak için kullanır. Düşünürken olabildiğince yakın sularda seyretmeye, mümkünse ana limandan hiç uzaklaşmamaya çalışır, Böylesi kolaydır. Elbette kendi adasının dışına da çıkamaz, orada ne öğrenirse, onu gerçek bilir. Kendisinden başka herkes yanılıyordur.

Kuzey İtalyalılar, yabancılara karşı son derece kaba olmalarına rağmen kendilerini misafirperver sanır. Hatalı olduklarını Türkiye’ye geldiklerinde anlar. İşin ilginci Türklerin çoğu da istatistiklerin belirttiğine göre Türkler’den başka bir halkı pek sevmemelerine rağmen, kendilerini misafirperver sanır. Hatalı olduklarını Singapur gibi Asya ülkelerine gittiklerinde anlar.

Benmerkezcilerin Yakışı/YanışıYani benmerkezcilikten kurtulmanın, yaşadığımız evrene geniş perspektifle bakabilmenin yollarından biri de gezmek, görmektir. Bu nedenle “çok okuyan değil, çok gezen bilir” demişler. Hele bir kişi sadece belli bir bölgede yazılmış, belli tip eserler okuyorsa, doğru bildiği her şey şüpheli konuma düşebilir. İnternet var, dünyaya açılıyorum, dese de inanmayın. Bu tip insanların azıcık kendini sorgulama yeteneği yoksa, Singapur’a da gitse, internete de girse burnundan ötesini göremeyecektir.

Bırak dünyayı bizim ülkeye bak, bırak bizim ülkeyi, bizim şehre bak, bırak bizim şehri bizim köye bak, bırak bizim köyü bizim eve bak, bırak bizim evi BANA bak, diyecektir. Çünkü asıl gördüğü ve önem verdiği tek şey BEN’dir.

İşte bu nedenle bazıları açken, kimi insanların umurunda değil. Bazıları acı çekerken, kimileri acı veriyor veya kayıtsız kalıyor, otobüslerde karnı burnunda kadınlara bile yer vermiyor, aldırmadan çöpleriyle doğayı kirletiyor, kimsenin gözünün yaşına bakmıyor.

Benmerkezcilerin Yakışı/YanışıAslında, tek önemli şey olarak kendini gören insandan daha büyük kör yok. Ne gerçekleri bilir ne kendini… Koca bir topluluğun içinde yapayalnızdır. Mutluluğu bulmak için çırpınan bir umutsuzdur. O tam tersini istedikçe, bunun için kırdıkça, yıktıkça, incittikçe dünya onun için daha soğuk, daha tatmin olunamayan bir cehenneme dönüşür.

Köylü kurnazlığıyla, insan kendi köyünü bile bunaltır, sevilmez, istenmez, aranmaz olur. Bugünlerde kendinden başkasına önem vermeyen, bütün kaynakları elinde toplamaya çalışan dünya diktatörlerinin sonlarını teker teker izliyoruz; hepsi de bu sona şaşıyor…

Dilerim, gözleriniz, gönlünüz, beyniniz ve kalbiniz hep açık olsun.

Sarman Dedektif

Sarman Dedektif’in tüm yazılarına ulaşmak için Sarman Dedektifin Gözüne Batanlar isimli web güncesini ziyaret edebilirsiniz.

Alp Saldamlı

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

EnginDergi Enginer Dijital Hizmetler | Tüm Hakları Saklıdır. © 2008 - 2024