Bizim mahallede bir Nihat Efendi vardı. Bakmayın Efendi dememe, onun yanında olmasa da genelde “Dayı” derdik biz. Terziydi, kimsesi de yoktu. Gece oluncaya kadar sarı ışığın altında pantolonlarla, gömleklerle uğraşırdı.
Her gün dükkânının önünden geçerdim bir baykuş gibi. Ne o beni fark ederdi, ne de ben onu. İşim düştü bir gün onun yeteneğine. Elimde bir poşet pantolon, gitmişken tüm ailenin işi görülsün diye ne var ne yok almıştım yanıma. “Selam ün Aleyküm dayı” diyerek girdim dükkâna. Ütünün kumaşa değdiğinde çıkarttığı buhar duvarlara sinmişti. Nihat Efendi rahatsız olmuş bir şekilde “Dayın olmak için hiçbir zahmete girişmedim, evlat!” dedi. Sohbet etmeye üşendiğim için sesimi çıkarmadan poşeti uzattım. “Ne zamana hazır olur?” dedim. “Otur, hemen yapayım” dedi.