Kırkbeşlik Ben, Babam ve Kahve

Kırkbeşlik Ben, Babam ve KahveGemiler
Tepesi kulenin
Rıhtım
Yarık

Neden öpemiyorum yıldızları, beş köşesinden
Neden, geç geldi babam işten

Saat kaç?
Kesik bir koku var damlarımızda
Canlı cesetler asılı, çamaşır mandallarına sokaklarda

Yağmur öncesi,
Nem ve küf ceddine yakın, hürriyet naraları kemiriyor kulaklarımı
Ben, sofra kuruyorum

Ceketini takarken portmantoya babam, kapı çalındı
Kim acaba?
Rotasını kaybetmiş kim?

Yanlış adrese iki polis;
Jilet gibi, kara yağız, uzun burunlu biri
Masada gereksiz evrak gibi ötekisi
Ben, bu şiiri yazarken oldu her şey
Ben bu şiiri yazarken,
Hayal parçalanmaları yaşıyordu dirseğimde yürüyen karınca
Kana susamış
Endülüs’te dost kazığı
Ve gül, dört yaprağında, dört altın vuruş
Yaşamak, erik ve çam kokularından inerek en derine

Hani, insan bir tuhaf oluyor
Zorda kalınca, öfke ve narsist duygular

Gümüş küpeleri nerede annemin?
Çekmeceye koymuştu giderken
Kaç kez okudum masalın bu üçüncü bölümünü
Sene 1974’ten beri?
İhtilal sesleri,
Yaş kırk beş,
Hiç evlenmedim üstelik
Yakışıklı biriyle kaçtığından beri annem

Beyaz saçlarından başka eseri kalmamış babamla yaşıyorum
Ben de olmasam, ben olmasam
Belki böyle bir insanın varlığından, haberi olmayacak nüfus müdürlerinin

Bazı akşamlar çıkıp dolaşır, bodrum kat kahvehanelerini
Boşuna meşgul eder, küflü tavanlar altında zihnini
Hem oralarda, Küba’nın tarihini yazanlardan tutun
Karısının saç boyasının markalarını tavsiye eden, birçok dost edinir

Bense, 45 yaşında hiç evlenmemiş birinin
Bana biçilen rolünü oynuyorum, bir ütopyanın sanrısında

Binlerce fikir karmaşasıyla bir şeyler yazıyorum
İpe sapa gelmez, saçma sapan
Birden, kendime geldiğimde,
Bu yaşta çocuklarımın olmadığını,
Ve her gün, yalnız baş koyduğum yastığı hatırladığımda bırakıyorum, kalemi elimden

Babam eve dönüyor
Ve hayat başlıyor
Oyun bitiyor
Kalem yazmıyor
Borç defteri
Karayolların aldığım makara
Kaynamış yaprağının, iyi gelmesi romatizmaya
Meydanın üstüne gövdesi yaslanan çınarın
Çay bahçesi
Şu an sol omzundan bir sancı iniyor böğrüne
Ruhunu okşayan bir acının hazzıyla
Kaynatırken rahmini
Elleri nasırlı ve üç tokalı
Mührü en hızlı vuran noterin

Bir şişe zifir
Toz bezi, avize, silah kılıfı
Ve ben,
Yeraltı çarşısında hediyelik bisiklet
Otobüsler
Bu hengamede dönüyor başımda anılar
Bana duvarlardan bir canavar gibi
Bir o kadar uslu bakan tablolar
Eylül yağmurlarının ruhumda yaylım ateşiyle, bedenimi işgal teşebbüsü
Mississippi’de yaşayan ölü bir aslan tasması
Türk filmleri ve geçen zaman
Zaman ve Tanpınar
Kurmalı saatim çalıyor
Bugün nöbetçiyim
Öğretmenim

Haydar Şahinbay

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

EnginDergi Enginer Dijital Hizmetler | Tüm Hakları Saklıdır. © 2008 - 2024